7 Nisan 2024 Pazar

Go go go

Bu ayakları bu kafa yönettiği müddetçe, gitmelerin ne anlamı var?
En güzel balkon yarışmasında finale kalan sardunyalarla çevrili  Emirgan balkonu gibi bir hayatım varken ve kafam rahatken, adımlarıma tereddüt çamurunun bir damlası bile bulaşamaz, merak, heves, iştah ve neşe ile adeta uçarak giderdim. Kafam sardunyalı bir balkon kadar rahatken, gitmek gerçekten gitmekti. Gidince her şeyimle gittiğim yerde olurdum.
Artık gidemiyorum. Gittiğim yere her zerremi götüremeyeceğimi biliyorum. Omuzlarımın üzerinde taşıdığım şu yorgun ve asabi kafam yüzünden, gitmeyi arzu ederken, hatta azıcık gözlerimi kapatıp hayalini kurarken bile suçluluk hissi dalga dalga yayılıyor içime. Midemden ağzıma gelen kötü kokulu yeşil bir sıvı gibi suçluluk hissi. Sardunyaları yaşatmıyor.

1 Mart 2024 Cuma

On Numara Hayat

Adamın biri

Evinin önünde otururken

Karşısındaki yeşil demir kapıdan

Çıkan kadınların ikisi

Kendi aralarında fısır fısır anlaşıp

Çantalarındaki cevizlerden üçünü

Bırakmışlar adamın kucağına

Eve girmiş adam, cevizlerle uğraşırken

Dişlerinin dördünü kırmış

Kafesteki dilsiz kuş açlıktan bayılmış

Duvardaki saate bakmış, beşmiş

Altı adımda evden çıkmış adam

Camiye giden dedelerin yedisi

Sekiz kere maşallah

Dokuz kere inşallah deyip

Adamın yanından geçmiş

Yüzünü buruşturmuş adam "off" demiş

On kere söyledim yine anlamadılar

Bıçaklar  sağa, çatallar sola...

28 Şubat 2024 Çarşamba

Gör bak

 Sarma saran güzel kız,

Bir gün sen de yaşlanacaksın.

Sana pazardan yaprak alsınlar diye,

Komşuya eşe dosta yalvaracaksın.

Tencere ocaktayken, salonda uyuyakalıp

Dibini azıcık yakacaksın.

Sarma saran güzel kız,

Bugün değil belki, ama yarın,

Soğan kokan o ellerle

Gör bak,

Ne şiirler yazacaksın.

20 Şubat 2024 Salı

İneklerin canı sıkılmaz


 

Neden mi canım sıkkın?

Çünkü canımın sıkkın olmadığı günler sadece bir yanılsama. Gözüme giren güneş yüzünden görmeyip de üstüne bastığım bok. Birkaç dakikalığına o tarafa bakmamak bokun varlığını iptal etmiyor. Şeyim şeyime denkmiş gibi kafeye gitmeler , yarınlar yokmuş gibi konserlerde bağıra çağıra şarkı söylemeler hepsi kandırmaca... Pis ve karanlık bir ahırda kapalı tutulan ineğin,  VR gözlük takıp kendisini uçsuz bucaksız çayırlarda geziyor sanması ve bu sayede sütünün yani başkalarına sağladığı faydanın artması gibi. Çok benziyor bence. 

5 Şubat 2024 Pazartesi

Biber

 Bugün burada elimdeki kalemi beceriksizce kavrarken, zorla bir iki kelime kondurmaya çalışıyorum önümdeki kağıda. Dışarıda eksi onbeş derecede bir saat eldivensiz dolaşıp da kapalı mekana yeni giriş yapmış birine ait sanki parmaklarım. Her zaman geldiğim kafede cam kenarındaki masada oturuyorum fakat huzursuzum. Yayılamıyorum. Üst üste defalarca yenilip içinden bir türlü çıkamadığım bir bilgisayar oyunununda hissediyorum kendimi. "Bir sonraki aşama şu an yaşadıklarımın on katı hatta yüz katı daha zordur kesin" diyerek içimi kat kat karartmakla meşgulüm. 

Hiçbir yere konamayan, kıçında koca bir dikenle gezen minik, sarsak ve yorgun bir kuşum sanki. Nereye bıraksam kendimi rahat değilim. Uyamıyorum. Uymuyor. Orası değil yerim. 

Haddinden fazla doldurulmuş bir biber dolmasıyım belki de. Dolgu malzemesi ziyan olmasın diye "bu bibere bu iç fazla" demeden tıkılmış tıkıştırılmış. Ağzımdan, gözlerimden, omuzlarımdan, bir aydır aynı lastikle bağladığım saçlarımdan, delik deşik uykularımdan taşıyor içim. Sığmıyorum. Endişe, kaygı, ümitsizlik, küskünlük, yetersizlik hissi... 

Bu bibere bu iç fazla. İnsaf.

Tül

 Kızartma kokusu sinmiş saçlarıma.

Ellerim...

Sultangazi otobüsünden son durakta inen kadınlarınki gibi olmuş; kuru ve sevimsiz.

Kaşlarım kaç gün kaç gece önce çatılmış sayısı belli değil.

Gözlerimin önünde incecik bir tül.

Herkese ve her şeye bir tülün ardından bakıyorum.

Görmeyeyim diye kendimi, bir tülün ardına saklanıyorum.

Dilsiz Kuş

 

Kalemimin ucundaki dilsiz kuş,

Hangi makasla kestiler senin sesini?

Kanatlarının altına alacaktın sonsuz maviliği

Ne oldu neden küstün?

Rüzgarla selamı sabahı kestin.

Buluta yüzünü çevirdin.

O mercimek kadar gözlere bunca hüznü nasıl sığdırdın?

Dilsiz kuş,

Sessizliğe suskunluğa alıştın mı yoksa?

İşte o en fenası...